Gürültü; modernitenin ön koşuluymuş gibi her gün hunharca aramızda dolaşmakta.
- Sohbetin ve yemeğin keyfine varmak için gittiğimiz mekanlarda tam karşında oturan arkadaşına bağırarak konuşmaya zorlayan müzik
- Yan masadaki pervasız adamın mikrofonla hayat hikayesini anlatırmış gibi yankılanan bozguncu sesi
- Takside “Disko topu ya da efsane bir pavyonun ışıltısını” gözlerinize aratan müzik
- Sporda kardio dersinde sağlık kazanmaya çalışırken milim milim işitme sağlığını kaybetme
İddiam o ki kanıksadığımız müziğin, yan masanın, ortamların ses düzeyleri aslında daha insani ayarlanabilecekken; hep o “daha fazlasının görgüsüzlüğü” en görgülü mekanlarımıza dahi sinmiş durumda. Ve bu sesler ancak vicdanın sesine kulak veren işletmecilerin, patronların, bireylerin farkındalığı ile aşılabilir.
Not 1: Çay bahçeleri dahil insanların sükûnete sığınmak için gittikleri yerlerde neden enstrümantal müzik çalınmadığını hep merak etmişimdir.
Not 2: Sadece Divan gibi ciddi işletmelerin duvarlarındaki görünür yerdeki “ses seviyesi sağlığa zararlıdır” yazısının diğerlerinde neden gözükmediğini hep merak etmişimdir.
Not 3: Birbirimizi duyarak sohbet etmek varken başka masaları dikizlemek ya da ben de oradaydım demek için yanımızdakini duymaya zorlandığımız mekanlarda neden ısrar ettiğimizi hep merak etmişimdir.
Not 4: Kendimize bunu neden yaparız hep merak etmişimdir.