02 Kas

“Umutlarımıza göre vaat eder, endişelerimize göre sözlerimizi tutarız.”

François de La Rochefoucauld*

Söz verme, verilen sözü tutma, öz etik gibi manevi konularda kendimce gözlemler yapıyorum. Bir bayramda, Bodrum’da Marina’da tıklım tıkış restoranlarda yer bulmak kolay değildi. Oturmak istediğimiz restoranda insanlar kuyrukta sıra bekliyordu. Rezervasyon görevlisi bir kâğıda adımı yazdı ve 20 dakika sonra gelmemizi söyledi. Oradan uzaklaşınca başka bir restoranda harika bir yer bulduk. Herkes masaya yerleşirken, ben diğer rezervasyonu iptal etmeye gitmek için kapıya doğru hamle yaptım. Arkadaşlarımdan biri; “ya bırak Allah aşkına o kadar yol yürünür mü; ne uğraşacaksın?” dedi ve benim ısrarla gitmek istememi abartılı buldu. Kendince haklıydı çünkü restorandaki adam telefonumu bile almamıştı ve bu durumda kimliğim asla açığa çıkamazdı. Oysa ben farklı düşünüyordum, bana ulaşamayacak olması adama “geleceğiz yerimizi tut” deyip gelmemezlik ettiğim gerçeğini değiştirmiyordu.

Ben hayatta böyle küçük etik değerlerin daha büyükleri için beni hazırladığına inanıyorum. Bu yüzden de küçük kurnazlıklar yapmamaya gayret ediyorum. Bunun kolay bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim. Sonuçta bu tutum, oğlumun izni olmadan, ona çaktırmamak suretiyle “bence atılması gereken eski kâğıt parçalarına” bile dokunmamama yol açan bir nefsimi terbiye sınamasına dönüşüyor.

Bundan dolayı bazen kendimi söz tutmayanlara şaşırırken ya da sözümü tutamadığım zamanlarda müthiş rahatsızlık hissederken buluyorum. Verdiği sözleri tutmayanlara şaşırmamı o anda noktalamaya özen gösteriyorum çünkü ayıplamak başkasını yargılamak bana düşmez. Olsa olsa ders çıkarmama fırsattır diyorum.

Bu arada komik saptamalarım da var. Mesela taahhüdün en gevşek olduğu yer restoranların salata menülerinde. Menü içinde “bu salatada falanca filanca ot var, ceviz var, pancar var” denir sonra gele gele maydanoz ve marula belki iki yarım cevize talim edersiniz. Mesela şehrin en merkezi 5 yıldızlı otellerinden birinin sevilen kafe restoranında arkadaşım avokadolu somon istedi. Tabakta avokado göremeyince garsona kibarca “yanlış tabak geldi” dedi. Garson nazikçe toplu iğne başı kadar olan 5 noktadan ibaret avokadoları işaret etti. O kadar çok güldük ki…

Öz etikten nasıl kaytardığımızla ilgili sizin de gözlemlerinizi benimle paylaşmanızı diliyorum.

“Maneviyat” kasınızı ve daha fazlasını hayatınıza geçirmek için farklı alternatifleriniz mevcut:

  • Diğer mutluluk kasları ile tanışmak isterseniz, size “Kendinden Kaçarken Yakaladım Seni/Mutluluk Kılavuzu” adlı kitabımdaki egzersizleri uygulamayı öneririm.
  • Bir grup dinamiğinden yararlanarak hayatınıza daha fazla mutluluk taşımak isterseniz “Mutluluk Okulu” güz dönemi derslerine kayıt yaptırabilirsiniz.
  • Daha esnek saatlerde bireysel çalışmaları tercih ederseniz “Mutluluk Okulu” koçları ile hedeflerinizde ilerleyebilirsiniz. Kayıt ve randevu için: 0539 680 10 71.

 

Diğer Yazılar

Yorumlarınız Benim İçin Değerli